8 Mayıs 2015 Cuma

1980 Sonrası Şiiri ve Dönemin Önemli Temsilcileri

1980 Sonrası Şiiri ve Dönemin Önemli Temsilcileri


1980 askeri darbesinden sonra sinen ve susan sanatçıların oluşturduğu dönem olarak adlandırabiliriz. Bu yüzdendir ki bazı araştırmacılar, eleştirmenler bu şiir dönemini bir kayıp olarak ve 2000’li yıllara kadar devam eden bir sessizlik olur görürler.

Türk şiiri, Doğu etkisindeki edebiyattan Batı etkisindeki edebiyata geçtiğinde, Milli Mücadele döneminde, Cumhuriyet döneminde hep üretici, hep hareketliydi. İkinci Yeniciler, Toplumsal Gerçekçiler, Garip Akımı, Yedi Meşaleciler, Maviciler, Beş Hececiler hep şiirimizde bir hareketliliğe, berekete neden oldular. Lakin 80 darbesinden sonraki dönemde insanlar sustular, şairler sustular ve edebiyatımız bireyselci bir sinmişliğin sessizliğine gömüldüler.

1980 Sonrası Türk Şiirinin Genel Özellikleri

Yukarıda da bahsedildiği gibi bu dönem bir sessizlik dönemidir. Türk şiirine çok da bir katkısı olamamış ya da herhangi bir “değer” katmamış bir dönemdir.

1980 askeri darbesinin öncesinde 1960 askeri darbesi ve 1971 muhtırası gerçekleşmişti. Bu zamanlarda edebiyatımız 80 darbesindeki kadar susmamıştı. Ama dokuz yıl süren askeri darbe, edebiyatımızı derin bir sessizliğe gömdü.

80 öncesinde ortaya çıkan II.Yenicilere yakın bir edebiyat karşıladı 80 sonrasında bizi. 80’den önce topluma yönelen Toplumsal Gerçekçiler bu dönemlerde yerlerini karamsar bir bireyselciliğe bıraktılar. Hoş, halk oylamasında %97’lik bir korku teminatı olan asker yönetimi, edebiyattaki duruma elbette ki göz açtırmayacaktı.

1980 sonrası dönem şiiri, darbeyle birlikte Marksist anlayıştan ve siyasi ideolojilerden uzak durmuştur. Yani toplumda tam bir itaat yaratma çabası, şairlerden başlamıştır. Hatırlamak gerekir ki 1923 sonrası yani Cumhuriyet döneminde sanatçılar, Atatürk devrimlerini halka taşıyan unsurlardı çünkü Atatürk sanatı ve sanatçıyı millete ulaşmada en güçlü unsur olarak görerek onları sürekli yüceltmişti. Yeni kurulan ve 600 yıllık monarşik bir anlayıştan demokrasiye geçerken dahi susturulmayan sanatçılar, hali hazırda demokrasiye 57 yıldır emek vermiş Türkiye’de 80’de susturulmuştur. Edebiyatımız “Sanat toplum için yapılır” anlayışından büyük bir korkuyla uzaklaşarak eski Osmanlı edebiyatının hayali dünyasına sığınmıştır. Korkunun hüküm sürdüğü zamanda zaten devrimden, düşünceden söz edilemez...

1980 sonrasındaki şairler, toplumsal konulardan uzaklaşarak daha çok II.Yeni taklidi bir hal aldılar.

Bu dönem şairlerinin belki en önemli ve güzel düşüncesi Türk edebiyatını bir bütün olarak görmek oldu. Onlar, Divan Edebiyatı’ndan Halk Edebiyatı’na, Garip akınından II.Yeni’ye tüm şiir dönemlerini bir bütün olarak görüp şiirlerinde hepsinden yararlandılar. Bu da onların şiir sanatındaki değerlerini arttırdı.

1980 sonrası şiirde öne çıkan şairler, Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy, Seyhan Erözçelik, Lale Müdür, Ahmet Erhan ve Küçük İskender oldu.  Özellikle Küçük İskender’in aykırı şiirleri bugün hala ses getirmektedir.

1980 sonrası edebiyat dünyasında dergiler çıkmaya devam etti. Yazko Edebiyat, Üç Çiçek, Şiir Atı ve Sombahar bu dergilerin bazıları ve en önemlileridir.
1980 sonrası şiirinde imgelemeler, çağırışımlar, katmanlı şiirleri oldukça yaygındır, işlenilen konular ise yukarıda da söylediğimiz gibi bireyseldir.

Bu dönem için sayılan şairlerin şiir anlayışları ve kısa yaşam öyküleri şu şekildedir :

1980 Sonrası Şiirinin Önemli Temsilcileri

Haydar Ergülen

14 Ekim 1956 Eskişehir doğumludur. Sosyoloji mezunudur ve şuan Kadir Has ile Bahçeşehir Üniversitelerinde “Yaratıcı Yazarlık” ve “Türk Şiiri ve Şairleri” dersi vermektedir. Sosyolog ve şair kimlikleri ile tanınmaktadır. Ayrıca reklam yazarlığı, reklamcılık ve yayımcılık ile de uğraşmıştır.

1980 sonrası şiirimizin önemli şairlerinden kabul edilir. Siyasi çalkantıların çok olduğu dönemler görmesinin yanında şiirlerinde siyasi bir mesaj ya da konu görülmez. Ayrıca ideolojik yaklaşımların olmaması da da göze çarpmaktadır.

Ölüm, yalnızlık, yabancılaşma, aşk, varoluş problemlerini işler şiirlerinde genelde. Sadece ve lirik bir anlatımı vardır. Katmanlı ya da imgeli anlatımlara çok bulaşmamıştır.
Üç Çiçek ve Şiir Atı dergilerinde ter dökmüştür. Çok sayıda deneme ve akademisyen olmasından ötürü makaleleri de vardır.  Kırk Şiir ve Bir adlı kitabıyla Behçet Necatigil Şiir Ödülüne, Cahit Külebi Özel Ödülüne, Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülüne layık görülmüştür. 2005 yılında ise Keder Gibi Ödünç kitabıyla Cemal Süreya Şiir Ödülüne layık görülen bol ödüllü bir şair – sosyolog – akademisyendir.

Hüseyin Atlansoy

1962 yılında Eskişehir’de doğan şairimiz, Haydar Ergülen gibi hem Eskişehirli hem de Sosyolog’dur. Şiirlerinde çok anlamlılık ve çağrışım vardır. Aynı zamanda gerçekten iyi ironileri bulunur şiirlerinde. Şiirlerini Diriliş, Yönelişler, Yedi İklim, Bürde, Kayıtlar, İpek Dili, Dergâh, Kaşgar ve Hece dergilerinde yayımlayan şairin işlediği konular bireyseldir. Geleneğin imkanlarından sonuna kadar faydalanır ama bu onu daha az özgün yapmaz. Şiirlerinde Sezai Karakoç etkisi görülen şairimizin işlediği başlıca temler, metropol hayatı ve bunun insan üzerine etkisidir.

Murathan Mungan

Mardinli olan yazar, 1955 yılında avukat olan İsmail Mungan ve Habibe Mungan’dan dünyaya gelmiştir. Tiyatro ve radyo oyunu, şiir, deneme, roman, şarkı sözü yazarlığı, öykü, masal, sinema yazısı, senaryo gibi edebiyatın her dalına uzanmış başarılı bir sanatçıdır. 1980 sonrası kuşağın en popüler sanatçısıdır.

Murathan Mungan öğrenim hayatına Mardin’den sonra Ankara’da devam etmiştir. Lisans ve yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde tamamlamıştır. Bu bakımdan tiyatroya olan ilgisi bir hobiden ötedir. Ayrıca yazdığı “Bir Garip Orhan Veli” tiyatrosuyla da büyük beğeni toplamıştır.

Çalışkan sanatçımızın, metinler arası bağlar kurduğu şiirlerindeki genel konuları, kendilik sorunları, kendini tanıma ve kabullenme sorunlarıdır.

Yazılarında kadınlara ayrı değer vermiş onların iç dünyalarını başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Bu aşamada “Kadından Kentler” öykü kitabı ve “Yüksek Topuklar” romanı ( ayrıca tek romanıdır ) kesinlikle anılmaya değerdir.

Küçük İskender

Asıl adı Derman İskender Över olan yazar – şairimiz 28 Mayıs 1964 yılında İstanbul’da doğmuştur. Girdiği tıp fakültesini son sınıfta yarıda bırakıp sosyoloji bölümüne heveslense de bu bölümü de 3 yıl sonra bırakmıştır. Eleştiri, deneme yazıları yayınlanmış ama profesyonel anlamda ilk şiiri Adam Sanat Dergisi’nde 1985’te yayımlanmış. Avrupa’da birçok şiir ve edebiyat ödülüne layık görülmüştür.

Şiirlerinde açık bir isyan ve saldırı vardır. Argo kullanmaktan çekinmez ve cinsellik üzerine de yazmaktan bunalmaz. Kendi çapında cesur birisidir. Şiirlerinde kullandığı küfür, mahalli özelikler de açıkçası onu oldukça özel kılmaktadır.

Genç şairleri besleyen bir ruh yapısında sahiptir. Genç şairlerle Anadolu’nun çeşitli yerlerini (Ankara, İzmir, İzmit, Elazığ, Gaziantep, Milas, Seferihisar, Gümüşlük, Bodrum, Bolu, Kırşehir )gezmiş ve ünlü sanatçı, gruplarla turnelere katılmıştır.

Oyunculuk deneyimi de olan Küçük İskender,  2003 yapımı Mustafa Altıoklar’ın “Ağır Roman” adlı filminde oynamıştır. Ayrıca “O Şimdi Asker” filminde de küçük bir rolde görüyoruz kendisini.

Kendisinden bahsetmeyi pek seven birisi olduğu için popüler sayılır. Şiirleri, isyan ve saldırganlık bakımından değerlendirildiğinde gayet iyidir ama aynı zamanda özgündür de. Bu özgünlük onun küfür kullanımından değil, konuları işleyişinden dile gelmektedir.

Türkiye’de de oldukça fazla ödüle sahip olan şairimizin, en önemli özelliği ( Erdal Öz Edebiyat Ödülü Jürisine göre ) 30 yıllık sanat hayatında tutarlı bir tavır sergilemesidir. Ayrıca bir akım başlatmasa dahi özgün olması, kendi dönemi şairlerinde pek fazla görülmeyen bir özellik olduğu için özgünlük tarafı da Erdal Öz edebiyat ödülünü almasına neden olmuştur. Bazı çevreler inkar etseler de durağan edebiyatımıza yeni bir soluk getirdiği de gerçektir.

Yüze yakın eseri vardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder