Osmanlı Türkçesi Nedir, Ne Değildir
Osmanlıca, Osmanlı devletinin kullandığı Türkçedir. Aslen Osmanlıca bir terimdir; bu dil Türkçeden bağımsız değildir, aksine Türkçenin bir koludur. Bu bakımdan bu yazıda öncelikle, Osmanlı Türkçesinden önceki yazı dili olan Eski Anadolu Türkçesini sonra da Osmanlı Türkçesini işleyeceğiz.
Eski Anadolu Türkçesi
Eski Anadolu Türkçesi, Türkçenin Oğuz yani Batı kolunu oluşturur. 11.asırda Anadolu sahasında etkilidir. Hatırlatmakta fayda var, o zamanlar Azeri sahası ile Anadolu sahası ayrılmamıştı. Yani bu dönem hem Azeri Türkçesinin hem de Anadolu Türkçesinin ortak sahasıdır.
Eski Anadolu Türkçesi, Türklerin İslamiyet’i kabul ettiğini gösteren bir takım kanıtlarla birlikte henüz yeni bir yazı dilidir. Birçok araştırmacıya göre bu yazı dili, Uygur imla geleneğinin devamı ise de çoğunluğa göre Anadolu’da ham bir yazı dili oluşturulmuştur.
Eski Anadolu Türkçesi, Arap harf ve imla geleneğini kullanıyordu. Dikkat edilmesi gereken nokta Araplardan hem imla (aşağıda açıklanacaktır) yani sözsel özellikler hem de harf sisteminin alınması. Oysaki Doğu Türkçesi o dönemde yoğun olarak Uygur imla geleneğini kullanıyordu. Batı’ya göçen Türkler ise, Uygur imlasını unutup ya da Uygur imlasını hiç tanımadan Arap imlasını örnek almıştır.
Osmanlı Türkçesi
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Osmanlıca, Türkçeden ayrı bir dil değildir. Eğer, Osmanlıcayı ayrı bir dil kabul ederseniz:
1. Bu dilin kaynağını bulamazsınız.
2. Bu dilin yayılma alanlarını bulamazsınız.
3. Dildeki sözcüklerin etimolojik incelemesini yapamazsınız.
4. Dünya dillerinde bir yere oturtamazsınız ( Hami-Sami dillerine koysanız olmaz, Avrupa dillerine koysanız hiç olmaz )
5. Bugün Türkçedeki birçok sözcüğün etimolojik açıklamasını yapamazsınız çünkü Türk dilinde 600 yıllık bir gedik açmış olursunuz.
Yani, Arap harflerini kullanmak, sizi ne Arap ne de Acem yapar. Bugün nasıl ki Latin alfabesini kullanıyorsak ama Latin değilsek o zamanlarda da Arap harflerini kullanan Türklerdik.
Alfabe
Osmanlı Türkçesinde 35 harf vardır. Arapça 28, Farsça ise 32 harften oluşur. Bu tabloya baktığımızda rahatlıkla Osmanlı Türkçesinin Arap ya da Farsların tam kopyası olmadığını anlıyoruz. Osmanlı Türkçesi ne Arap ne de Fars alfabesi ile yetinmiştir, o kendi ses özelliklerine uygun harfleri her iki dilden alarak bir dil oluşturmuştur. Mesela, “Hemze” ve “Ayın” sesi yalnız Araplara özgüyken, “Peltek S” ve “J” sesi yalnızca Farslara özgüdür ama Osmanlı Türkçesinin alfabesi her iki sesi de kullanmıştır. Üstelik bu sesleri olduğu gibi almamışlar, bir de Türkçe kalıplara uydurmuşlardır; yani Osmanlılar ne Arap ne de Fars söyleyişini yani telaffuzunu almıştır. Eğer öyle olsaydı bugün birçok Arapça sözcüğü Arap gırtlağına özgü “Ayın” sesi ile söylemek zorunda kalırdık. Aynı keza Fars asıllı birçok kelimesi de tıslamalı bir ses olan “Peltek S” ile söylerdik.
Yazım ya da İmla
Osmanlı Türkçesinde Arap ve Fars harf sistemini benimser. Bu sistemde her harfin; ortada, sonda ve başta yazımında farklılıklar vardır. Yalnız burada da birkaç püf nokta vardır:
1. Türkçe ekler, Uygur imla geleneğinin aksine sözcükle bitişik yazılır ama burada da bir kural yoktur. Yani dil akışına bırakılmış. Osmanlı aydını, Türkçeyi, Arapça ya da Farsça kadar önemsememiştir.
2. 600 yıllık Osmanlı Türkçesinde Türkçe sözlük olarak en kullanışlı sözlükler Ahmet Vefik Paşa ve Şemseddin Sami tarafından yazılmıştır. Ne yazık ki Ahmet Vefik’in Lehçe-i Osmanî’si 1890 yılında yazılmıştır. Şemseddin Sami’nin Kamus-i Türki’si ise Lehçe-i Osmanî’den de yararlanılarak 1899 yılında yazılmıştır. Yani bu iki temel sözlük dışında, 19.asra kadar Osmanlı devletinde Türkiye Türkçesi hakkında sözlük hazırlanmamıştır. Dolayısıyla Türkçe sözcüklerin yazımı hep gelişigüzeldir.
3. Türkçe sözlükler üvey evlat muamelesi görürken Arapça – Farsça kelimelerin yazımına ayrıca özen gösterilmiş; hatta Arapça ya da Farsça sözcüklerin yanlış yazılması ayıp sayılmıştır.
4. Bütün bunlara karşılık Arap ya da Fars imlası olduğu gibi alınmamış, Türk söyleyişi ve yazım kolaylığı dikkate alınmıştır.
Son zamanlarda yeni yeni çıkan araştırmacılar, Osmanlı Türkçesi için “Birçok dilin karışımından oluşmuş suni bir dildir” gibi anti-bilimsel, anti-mantık bir tanım yapıyor. Suni dil denilen şey, iki ve daha fazla kişinin birbirleri ile anlaşmak için meydana getirdiği dildir. Hiçbir suni dil 600 yıl var olup bir klasik edebiyat dönemi oluşturmamıştır. Osmanlı Türkçesi için illa bir tanım yapılacaksa “ Arap ve Fars dillerinin etkisinde fazlaca kalmış Türkçenin tarihsel dönemi” diyebilirsiniz ama unutulmaması gereken bir şey vardır: Osmanlıca Türkçesi, ne kadar etki altında olursa olsun, eleştiri noktası ne kadar fazla olursa olsun Türkçenin tarihsel bir koludur, asla suni bir dil değildir.
Osmanlıca, Osmanlı devletinin kullandığı Türkçedir. Aslen Osmanlıca bir terimdir; bu dil Türkçeden bağımsız değildir, aksine Türkçenin bir koludur. Bu bakımdan bu yazıda öncelikle, Osmanlı Türkçesinden önceki yazı dili olan Eski Anadolu Türkçesini sonra da Osmanlı Türkçesini işleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder