Ahmet Mithat Efendi’nin Hayatı
Edebiyatımızın “ yazı makinesi” , yazdıklarının hesabını kendisi bile bilmeyen çalışkan yazarıdır. İstanbul’da 1844 yılında Bezci esnafı Hacı Süleyman Ağa’nın oğludur. Annesi, Nefise Hanımdır. Nefise Hanım, Süleyman Ağa ile ikinci evliliğini yapmış ve önceki evlilikten Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife , İsmet adındaki kız kardeşleri vardır Mithat Efendi’nin.
Babasını küçük yaşta yitirmiştir. Bu yüzden de ailecek ağabeyleri Hafız Ağa’nın yanına Virdin’e gittiler ve tarihler 1854 yılını gösteriyordu. Ahmet Mithat, ilk öğrenimine burada başladı. 1857 yılında ailecek İstanbul’a taşındıktan sonra Ahmet Mithat, çırak olarak bir attara verildi. Mısır çarşısında çıraklık yaparken, Hacı İbrahim efendi diye birinden Arapça, yabancı birisinden de Fransızca öğrendi.
Ağabeyleri, 1861 yılında aileyi yanına Niş’e aldırdı. Ahmet Mithat Efendi, Niş Rüşdiyesinde öğrenim hayatına devam etti ve okuldan sonra yani 1864 yılında Rusçuk’ta Tuna Vilayeti Mektubî Kalemi’nde memur olarak çalışmaya başladı.
Çalışkanlığıyla Mithat Paşa’nın dikkatini çekti ve bugüne kadar sadece Ahmet olan adı, Mithat Paşa’nın ona kendi adını vermesiyle Ahmet Mithat oldu.
O gerçekten hayatı boyunca çalışmış ve deyim yerindeyse tırnakları ile bir yere gelmiş birisiydi. Bu bakımdan bir yandan Fransızcasını ilerletmek için çalışması bir yandan Tuna Gazetesine yazılar yetiştirmesi bir yanda da devlet memurluğuna devam etmesi hayatının tipik temposuydu.
1866 yılında mühendis tercümanı olarak Sofya’ya gönderildi ve ailesinin isteği ile evlendirildi. Bu arada o Tuna gazetesin başyazarı olmuştu bile.
Düzensiz bir yaşam sürdürüyordu ve bu düzensiz yaşamı yüzünden ağabeyi ile kavga etti ve onun evini terk etti. Rusçuk’a döndüğünde ne karısı ne de ailesi vardı. Bir süre tapuda yazı kopya ederek geçimini sağlamaya çalıştı.
Bu sırada Muhacirin Komisyonu Başkanı Şakir Bey ile tanıştı ve Şakir Bey onun koruyucusu oldu. Bu sayede karısını Sofya’dan kendi yanına aldırdı. Tuna Nehri İdaresi sandık eminliği, Ziraat Müdürlüğü Katipliği gibi o zamanının iyi görevlerine getirildi.
1869 yılında Bağdat Valisi olarak atanan Mithat Paşa ardından Bağdat’a gitti. Vilâyet Matbaasını ve Zevm adındaki gazeteyi işletmeye başladı.
Ağabeyi ölünce ailenin diğer erkeği olarak ev geçimi sorumluluğu ona düştü ve o da İstanbul’a dönmeye karar verdi. 1871 yılında İstanbul’a, annesinin ve kız kardeşlerinin yanında döndü.
Bu zamanlar onun yükselme devri olarak kabul edilebilir. Ceride-i Askeriyye adlı gazetede başyazarlık yapmasının yanı sıra Tahtakale’de bulunan evini matbaaya dönüştürerek kendi kitaplarını kendi basmaya başladı. Kısa sürede yazdıkları tuttu ve matbaayı genişletmek için amacıyla onu Babıâli’ye taşıdı. Basiret adlı dergide yazarken Namık Kemal ile tanıştı ve Namık Kemal’in yazdığı gazete olan İbret gazetesinin basımını üstlendi. İbret gazetesi Vatan yahut Silistre piyesinin tefrika edildiği gazete idi ve piyes sahnelenince çıkan olaylar üzerine Namık Kemal tutuklanırken, gazetenin basım işlerini yürüttüğü için Ahmet Mithat da tutuklandı ve sürüldüler. Sürülmesinin öncesinde matbaası varken Devir ve Bedir adlı iki gazete ile Dağarcık adındaki diğer gazetede aynı anda yazı yazmaktaydı.
Sürgüne gönderilen Ahmet Mithat Efendi, Abdülaziz’in tahtan inip yerine V.Murat’ın tahta çıkması ve ( 3 yıl süren Rodos Sürgünü ) sürgündekilere af gelmesiyle birlikte memleketlerine geri dönebildiler. Döner dönmez de İttihad adlı gazeteyi çıkarmaya başladı 1876 yılı onun için iyiydi. V. Murat’ın yerine II. Abdülhamit’in tahta çıkmasıyla padişahın gözüne girdi. Sonraki yıllar ise velinimeti Mithat Paşa’nın yargılanması ve sürülmesi onu çok üzdü. Bu olayların içinde de olsa sonuca engel olamadı.
Refah dönemi dediğimiz zamanlar ise 1878 yılında 34 yaşında başlar Ahmet Mithat için. O zamanlarda Takvim-i Vekayi’ye (1878 yılında) müdür olur. Ayrıca Tercüman-ı Ahval’in tüm yazılarını kendisi yazıyordu ( Daha sonra kadro genişledi. Tercüman-i Ahval devlet gazetesi idi ve en uzun ömürlü gazetemizdir. ) . Ondan bir yıl sonra da Matbaa-i Amire’ye müdür olur. Bunu 1885 yılında Karantina başkatipliği, 1895 yılında Meclis-i Umûr-ı Sıhhıye ikinci başkanlığı görevlerine getirildi.
Bir ara devlet tarafından Osmanlı Devleti’ni temsil etmek için Stockholm’a gönderilir.
Meşrutiyet zamanı emekliye ayrılır. Bu yıllarda Darülfünun’da, Medresetü’l Vâizin’de ve Darü’l Mualimmat’ta tarih, dinler tarihi, pedagoji dersleri verir. Darüşşafaka’da ücretsiz görev alıyordu ve bu durumda nöbeti esnasında hayata gözlerini yumdu. Tarihler 1913’ü gösteriyordu.
Ahmet Mithat Efendi’nin Edebi Kişiliği
Lakabı YAZI MAKİNESİ’dir. Hayatı boyunca sayısı 200’e yakın eser vermiştir. Birçok eserinin adını, kendisinin dahi hatırlamadığını söyler.
Amacı halkı eğitmektir. Bu bakımdan da araştırır ve hemen hemen yazmadığı konu yoktur: Çocuk bakımı, hokkabazlık, yanlış Batılılaşma, iffet, şeref, matematik, askerlik, medeni haklar, sosyal haklar, ahlak, cariyelik, sosyal kurumlar, tarih, polisiye, aşk, macera…
Edebiyatın; yazının tüm türlerinde eser vermiştir diyebiliriz: Tenkit, roman, öykü, tiyatro, çeviri, telif, gezi, felsefe, psikoloji, makale, fıkra..
“Halk için roman” anlayışı vardır ve amacı halkın eğitim ve bilgi seviyesini yükseltmektedir. Bu bakımdan her konuda roman yazar ve roman yazarken romanı bölüp aralarda ansiklopedik açıklamalar yapar. Onun eserlerini okurken sanki yeni öğrenilen bir bilgiyi aktarma hevesi görürsünüz. Hani roman ya da öykü yazmasa, düz olarak bilgi verse, bunun okunmayacağını bilir de bu yüzden edebiyatı kullanır tadı vardır.
Benimsediği amaç yüzünden de meddah tarzında yazar.
Romanları teknik açıdan oldukça kusurludur. Açıklamalar yaparak romandaki olay akışını kesmesi bir yana birçok bilgisi de gereksiz ayrıntılılarla doludur. Ayrıca tiyatroları da sosyal amaca hizmet ettiği için onlarda da teknik oldukça zayıftır.
Romantik akımı temsil eder.
Tanzimat’ın hem birinci hem de ikinci dönem yazarıdır ama anlatış ve tarz olarak birinci döneme daha yatkındır.
En popüler, halk arasında en çok tanınan yazardır. Bu bakımdan ilk popüler yazarımız diyebiliriz.
Polemiğe girmiş, Servet-i Fünun şairlerinden Cenap Şehabettin’e ve diğer Servet-i Fünunculara “Dekadan” diyerek polemik tarihine de iz bırakmıştır.
Eserlerinde kadınlara değer vermiş, kadınların okuması, bir meslek sahibi olmalarını savunmuş ve bu konuyu Felsefe-i Zenan, Diplomalı Kız vb eserlerinde işlemiştir.
Roman ve hikayelerindeki mekan oldukça geniştir. Balkanlar, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika, Batı Avrupa onun eserlerindeki yerlerin bir kısmıdır.
Halk hikayelerinin etkisindedir. Öyle ki romanlarında ödül- ceza sistemi, bir iyi ve bir kötü taraf ayrıca “İyiler hep kazanır, kötüler hep kaybeder” anlayışı vardır.
Çok fazla eser vermesine rağmen konu tekrarına düşmez.
Eğer beğendiği bir Batılı yazar varsa bu yazarın romanının benzerini yazmaktan ve bunu açıklamaktan çekinmez. Bu da aslında onun edebiyat hayatının sonunu hazırlamıştır.
Onun romanları öğreteceği bir şey kalmadığı gün bitecekti ve o da bunun farkındaydı. Meşrutiyet döneminden sonra öğretecek bir şey kalmadı ve o da Meşrutiyet döneminden sonra yazmadı.
Onun yazarlık hayatını çok iyi anlatır Tanpınar şu satırlarında : “ Bir zamanlar attar çıraklığı yaptığı Mısır Çarşısı esnafının içinde, onlara yarenlik edermiş gibi yazar… Onun sanatı yoktur, daima halka yönelen iyi niyetleri vardır”
İLKLERİ:
- Esaret müessesini eserlerinde tenkit eden ilk yazardır.
- Esrar-i Cinayet ilk polisiye romanımızdır.
- Hasan Mellah ilk macera romanımızdır.
- Edebiyatımızın ilk öyküsü Letaif-i Rivayet, onun kaleminden çıkmıştır.
- Voltaire Yirmi Yaşında ilk biyografik romanımızdır.
- Müşahedat ilk natüralist romandır.
- Acâib-i Âlem ve Amerika Doktorları ilk fennî romanımızı yazmıştır.
- Geniş coğrafî mekanları ile Tanzimat Edebiyatı’na egzotizm kavramını sokmuştur.
ESERLERİ
Romanları
- Hasan Mellâh yâhud Sır İçinde Esrar (1874)
- Dünyaya İkinci Geliş yâhut İstanbul’da Neler Olmuş (1875)
- Hüseyin Fellah (1875)
- Felâtun Bey ile Râkım Efendi (1875)
- Karı-Koca Masalı (1875)
- Paris'de Bir Türk (1876)
- Çengi (1877, oyun)
- Süleyman Musûlî (1877)
- Yeryüzünde Bir Melek (1879)
- Henüz On Yedi Yaşında (1881)
- Karnaval (1881)
- Amiral Bing (1881)
- Vah! (1882)
- Acâib-i Âlem (1882)
- Dürdâne Hanım (1882)
- Esrâr-ı Cinâyât (1884)
- Cellâd (1884)
- Volter Yirmi Yaşında (1884)
- Hayret (1885)
- Cinli Han (1885)
- Çingene (1886)
- Demir Bey yâhud İnkişâf-ı Esrâr (1887)
- Fennî Bir Roman Yâhud Amerika Doktorları (1888)
- Haydut Montari (1888)
- Arnavutlar-Solyotlar (1888)
- Gürcü Kızı yâhud İntikam (1888)
- Nedâmet mi? Heyhât (1889)
- Rikalda yâhut Amerika'da Vahşet Âlemi (1889)
- Aleksandr Stradella (1889)
- Şeytankaya Tılsımı (1889)
- Müşâhedât (1890)
- Ahmed Metin ve Şîrzât (1891)
- Bir Acîbe-i Saydiyye (1894)
- Taaffüf (1895)
- Gönüllü (1896)
- Eski Mektûblar (1897)
- Mesâil-i Muğlaka (1898)
- Altın Âşıkları (1899)
- Hikmet-i Peder (1900)
- Jön Türkler (1910)
Öyküleri
- KıssadanHISSE (1870)
- Letâif-i rivayat
- Suni'fi Zann(1870)
- Gençlik (1870)
- Esâret (1870)
- Teehhül (1870)
- Felsefe-i Zenân (1870)
- Gönül (1870)
- Mihnetkeşân (1870)
- Firkat (1870)
- Yeniçeriler (1871)
- Ölüm Allâhın Emri (1873)
- Bir Gerçek Hikâye (1876)
- Bir Fitnekâr (1876)
- Nasîb (1877)
- Çifte İntikam (1887)
- Para (1887)
- Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (1887)
- Diplomalı Kız (1890)
- Dolabdan Temâşâ (1890)
- İki Hud'akâr (1893)
- Emânetçi Sıdkı (1893)
- Cankurtaranlar (1893)
- Ana-Kız (1893)
- Durûb-u Emsâl-i Osmâniyye Hikamiyyatının Ahkâmını Tasvir (1872)
- Hayâl-Hakîkat (1891)
Diğer Yapıtları
- Üss-i İnkılâb ve Zübdetül Hakâyık (3 cilt, 1877-78)
- Müdâfa'a (3 cilt, 1883-85)
- İstibşâr (1892)
- Beşâir
- Nizâ'-ı ilm ü din (4 cilt)
- Şopenhavr'ın Hikmet-i Cedidesi
- Volter
- Beşir Fuad
- Avrupa'da Bir Cevelan (seyahatname, 1890'da yayımlamış)
- Menfa (özyaşamöyküsü)
Bu yazı hazırlanırken, Atilla Özkırımlı Türk Edebiyatı Ansiklopedisi ( c.1 s.58 – 59 ) ve Türk Dili ve Edebiyatı / Akçağ Yayınları ( s.235 )kaynaklarından yararlanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder